Bu Blogda Ara

28 Ocak 2012 Cumartesi

Biz kimi kandırıyoruz ? : "Bir Küçük-Burjuva Sol Konformisti'nin Hikayesi"

Lise yıllarının ortasıyla birlikte bir kıpırdanma başlar.Hele ailede 68 veya 78 kuşağından kalma bir birey varsa, bu süreç daha da hızlanır.Gerçi o birey Arkadaş Zekai'nin dediği gibi ;"babam çok eski bir partizan/kötü bir halk partisinin kalıntısına yamamış nefretini/acıyı ve bir dönemi benden iyi biliyor" minvalinde bir birey haline gelmiştir ve geçmişini yadsımasa da "yorgun demokratlık" ona daha tatlı gelmektedir.Bu noktada ilk rol-model genellikle babalar olur.Atatürkçülüğü,Cumhuriyet'in modernleşme hamlelerini öyle bir zihnine kazır ki, Che Guevara'nın "Kemalist" olduğunu zanneder ve ilk iş olarak Kültür endüstrisi tarafından pop-ikon haline getirilmiş Che'nin t-şörtleri bedeni, posterleri duvarları kaplar ve bu kimlikten sonsuz bir haz duyarsın.Çünkü kimisi o yaşlarda farklı şeylerden haz duymaktadır; senin onlardan eksik bir yanın olmamalı.Süreç biraz daha ilerler ve kurama dalarsın veya daldığını zannedersin.Deniz Gezmiş,Mahir Çayan gibi '68 Kuşağı'nın gençlik önderlerinin hayat hikayeleri, onların benimsedikleri ideolojinin çetrefilli kıvrımlarından daha hoş gelir sana.İmgeler ve mitoslar eşliğinde konumunu daha da radikalleştirirsin.Marx'a, Engels'e, Lenin'e ve diğer teorisyenlere daha zaman vardır.Yaşın gereği ailenle çatışmaların sıklaşır.Başkaları toplum için kötü alışkanlıklar edinirken, sen direk mevcut sistem adına kötü alışkanlıklar edinmişsindir ve ailen bu sürece el koymanın vaktinin geldiğini düşünür.Bu baskılar seni daha da hırslandırır.O arada da üniversiteyi bir şekilde kazanmışsındır.Kabaca "ÖSYM Yerleştirme Belgesi", aileni bir süreliğine de olsa susturmanı sağlar.Büyük ihtimal şehir-dışını kazanmışsındır.İlk önce bir ortamı ve çevreyi süzersin.Sonra kalıtsal hale geleceğini düşündüğün dostların ya da yoldaşların sarar etrafını.Kurama daha etraflıca dalmışsındır.Bu ülkede diğer etnik ve mezhepsel kimliklerin de yaşadığını ama okul ve aile ortamında bunlardan hiç söz edilmediğini ve onların yaşadıkları acıları sorgularsın.Bu sorgulamalar, eve her döndüğünde ve eski arkadaşlarınla buluşmalarında büyük sorunlar yaşatır ve bir süre sonra ailenle düşünsel, eski arkadaşlarında her türlü iletişimi kopartırsın.Marx'ın şu sözü kafanda kalıcı bir yer edinir: "Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir." Emek-Sermaye çelişkisinde alacağın yön; politik,kültürel ve sosyal yaşantında persfektifini endekslediğin bir yön olarak, benliğinde yer edinmeye başlar.Jargonunu "emek, en yüce değerdir !" sözüne göre kurgularsın.İçinde bulunduğun ortamlarda, eylem alanlarında, örgütsel mekanlarda, pek fazla da işçi veya köylü göremezsin ama gitmediğimiz,görmediğimiz köy, nasıl bizim olabiliyorsa, işçi de biziz, köylü de bizizdir artık.Tüm bunların yanında, dinlediğin müzikler,izlediğin filmler, içinde bulunduğun politik atmosferin yansıması şeklinde protest bir ruh taşır.Marşlar, özgün müzikler, toplumcu-gerçekçi şairler ve şiirleri,muhalif yönetmenlerin gişesi düşük filmleri; politik kimliğin oluşumunda, o kimliğin, kültürel ve sanatsal yönlerini tamamlayıcı bir işlev taşır.Buraya kadar tam anlamıyla bir "Sosyalist" olmuşsundur artık.Gittiğin mekanlar stabil hale gelmiştir.Giyim ve kuşama değinmiyorum bile ! Ara ara şekil giyinmek raconu bozmaz.Gündelik yaşantı ve alışkanlıklar, yoğun sigara dumanı ve alkol kokusu altında şekillenir.Her gün geç kalkarsın.Racon onu gerektirir.Oğuz Atay'ın söylediği gibi "Türk Solu geç kalkar, çünkü bir gece önce sabaha kadar içmiştir(...)" Bu arada unutmadan, biz üniversite okuyorduk.Okulu Allah'a emanetetmiş, gitmeye pek gerek duymamışızdır.Alttan dersler birikmiş, daha ikinci sınıfta okulu uzatma payesine erişmişizdir."-Niye böyle oldu diye ?" soran olursa da, sistemin çarpıklığından dem vurup, keyfimize bakarız.Bu arada zaman çok hızlı akıp geçmiştir.Aşk denen olgunun varlığından bi'haber, kalbimiz mücadele aşkıyla yanıp kavrulmuştur.Ama bu da kesmez.Ece Temelkuran'ın; "En güzel kızları solcular kapar!" sözü tatlı gelmiştir ama zamanla o işin, öyle olmadığını anlarız.Toplumcu ideolojiyi benimsemiş, dayanışma,özgürlük ve eşitlik kavramlarını baş tacı etmişizdir ama kalben ve zihnen yalnızlığa gömülüp, yok oluşun anaforlarında çırpınmaya başlamışızdır.Evden gelen, "artık geçti o işler, ütopyaların esiri olmaya gerek yok, hayatın
gerçekleriyle karşılanca görürüm ben seni" tarzı söylemler,okul bitmeye yakın daha da artmıştır.


Devamı: Okul bitince yazılacaktır....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder