Bu Blogda Ara

28 Ocak 2012 Cumartesi

Türkiye için, ayaklanma vakti…

Sayıları 5 milyona yaklaşan asgari ücretliler Türkiye’nin en büyük 90 firması kadar vergi ödemekte. OECD üyesi 9 ülke, asgari ücrete vergi uygulamazken, 6 ülkedeyse vergi oranı yüzde 10’un altında, Türkiye’de ise vergi oranı yüzde 15 civarında seyrediyor

Tıkırında giden bir ekonomi, rekor kıran büyüme rakamları, teğet geçen bir kriz vs. Tek sorunumuz var, o da cari açık. Yunanistan gibi olmamız içinde tek çare zam, zam, zam… Pardon güncelleme(!)…

“Yüksek faiz, düşük kur” para politikasının bir sonucu olarak, küresel sermayenin sıcak para cennetine dönüşen ve uygulana gelen bu politikalara mukabil dış ticaretin de ithalat lehine işlemesiyle rekor bir seviyeye gelen cari açığın yarattığı olumsuzlukları gidermek için, hükümetin can simidi olarak sarıldığı ÖTV artışı, sigara, alkol, telefon, otomobil fiyatlarında etkisi epey hissedilir şekilde zamlara neden oldu. Yapılan bu zamları meşrulaştırmak için, hükümet yetkililerinin söylediği sözler ise zamlardan daha vahim. Partisinin Kızılcahamam kampında konuşan Recep Tayip Erdoğan,"Kardeşim sigara içmezsin olur biter. Alkolü biraz daha az tüketirsin olur biter (…)” açıklamasında bulunarak fetvasını verirken, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise, tüm bu yapılanların “zam değil güncelleme” olduğunu söyleyerek içimizi ferahlattı. Bir TV kanalındaki programa katılan Bülent Arınç ise yapılan zamlarda mutlaka bir hikmet aramamız gerektiğini ve halkın sağlığı için yapıldığı söyledikten sonra zamların fakirleri ilgilendirmediğini söyleyerek bizleri epey düşündürttü(!). İnsanın düşünen bir canlı olduğu gerçeğini yadsımaya çalışan bu sözlere fazla kulak aldırmadan, daha önce yapılan doğalgaz, elektrik zamları ile sürekli güncellenerek, güncelliğinden pek bir şey kaybetmeyen benzin ve motorin fiyatlarını da göz önüne getirdiğimizde, küresel ısınmadan dolayı erken gelen kışın, zamlarla birlikte epey soğuk geçeceğini görmekteyiz.

Sigara ve alkole yapılan zamlara geri dönersek; insanların bunları neden tükettiğini, psikolojik, sosyolojik ve iktisadi açıdan tahlil edemeyen daha doğrusu böyle bir niyeti dahi olmayan iktidarın, zamları meşrulaştırma çabası, daha çok kendi muhafazakar-gerici dünya görüşlerine paralellik arz edecek şekilde popülist demagojiye dayanıyor. Üst sınıfa tabi olan insanlar için, zaten yapılan bu zamların pek bir geçerliliği yok fakat, alt sınıf ve tabakalara tabi olan insanların gündelik yaşantısında alışkanlık haline gelen ve keyiften çok, kederden sarıldıkları alkol ve sigaraya yapılan zamlar, Bülent Arınç’ın söyleminin aksine, en çok fakirleri ilgilendiriyor. Nasıl ilgilendirmesin ki? Türkiye’nin ekonomik panoramasına baktığımızda, alt sınıfa dahil olan insanlar, içmeyip de başka ne yapsın...

* * *


İlk olarak Türkiye’deki vergi adaletsizliğine değinelim: İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası'nın hazırlamış olduğu “Türkiye Vergi Profili” araştırmasına göre, Türkiye’deki her 10 ücretli, bir şirketten daha fazla vergi ödüyor. Rapora göre, sayıları 5 milyona yaklaşan asgari ücretliler Türkiye’nin en büyük 90 firması kadar vergi ödemekte. OECD üyesi 9 ülke, asgari ücrete vergi uygulamazken, 6 ülkedeyse vergi oranı yüzde 10’un altında, Türkiye’de ise vergi oranı yüzde 15 civarında seyrediyor.

Mal ve hizmetlerden alınan dolaylı vergilerin, genel vergi oranı içindeki payı 2011 yılında yüzde 68.9, gelir, kâr ve sermaye kazançlarından alınan doğrudan vergilerin payı ise yüzde 31.1 oranında. “Tüketici vergilerinin ağırlığını, gelirinin tümünü tüketmek zorunda kalan işçi, memur, emekli gibi dar gelirliler oluştururken gelirden alınan doğrudan vergilerin de ağırlıklı kısmı, yine sayıları 13,5 milyonu bulan işçi ve memurlardan, 10 milyona yaklaşan emeklilerden, bordroda, kaynağında kesilerek toplanıyor. Şirket ve bankalardan, Kurumlar Vergisi adı altında alınanlar ise vergi gelirlerinin yüzde 10’undan ibaret.”(1) Yine aynı rapora göre, dolaylı vergilerin milli gelire oranı yüzde 11 ile OECD ortalamasına yakın bir konumdayken, özellikle kayıt-dışılığın etkisiyle doğrudan vergilerin milli gelire oranı yüzde 5.8 ile OECD ortalamasının çok altında bir seviyede seyrediyor.

ÖTV’de (Özel Tüketim Vergisi) tüm vergi gelirlerinin 4’te 1’ini oluşturmaktadır.2010 yılında 56 milyar lira ÖTV toplanırken, bunun 32 milyar lirası petrol ve doğal gaz ürünlerinden, 18 milyar lirası alkol,tütün ürünleri ve gazozlu içeceklerden, 4 milyar lirası ise Özel İletişim Vergisi’nden sağlanmıştır Kısacası, Türkiye’deki adaletsiz vergi dağılımının yükünü, alt sınıf ve tabakalar çekmekte, şirket ve bankalarda kayıt-dışı ekonominin nimetlerinden faydalanmaktadır.

* * *


Diğer istatistiki verileri madde madde geçelim:

-Türkiye Kamu Sen’in araştırmasına göre; açlık sınırı 1.192,53 TL, Yoksulluk sınırı 1.558,41 TL, Refah sınırı 3.121,86 TL oldu.

-OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) verilerine göre genç nüfusumuzun yüzde 28.7’si işsiz durumda. OECD ülkeleri içinde de, kadın istihdamında en düşük oranla ve iş kazalarında da en yüksek oranımızla birinci durumdayız.OECD’nin gelir ve gider dağılımı,servet, iş olanakları, çalışma-özel yaşam dengesi,çevre koşulları,barınma,istihdam gibi 11 kriter üzerinden 40 ülkedeki yaşam memnuniyetini ölçmek üzere hazırlamış olduğu “Hayat Nasıl ?” (How’s Life?) adlı rapora göre, Türkiye memnuniyet sıralamasında 32. oldu.

- Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü’nün (DİSK-AR) hazırlamış olduğu, Türkiye’nin “Ekonomik Büyüme” raporuna göre ; küresel krizin en yoğun hissedildiği 2007-2010 yıllarını kapsayan süreçte, 184 ülke arasında ortalama yüzde 2,2 büyüme hızı ile 122.sırada yer aldı.Yine aynı rapora göre, krizin en yoğun şekilde hissedildiği 2009 yılında, dünya ekonomisi yüzde 0,52 oranında küçülürken, Türkiye yüzde 4,62 oranında küçülerek, krizden en çok etkilenen 31. ülke konumunda yer aldı.

-Ataması yapılmayan öğretmenlerin sayısı 300 bini bulmuş durumda, bu sayının önümüzdeki yıl 500 bini bulacağı tahmin ediliyor.

-Gerçek işsiz sayısı 4.6 milyon civarında, bu da oransal olarak yüzde 19’a yakın bir orana tekabül ediyor. TUİK’in verilerine göre de, çalışanların yüzde 43,4’ü hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmadan çalışıyor.

Yukarıdaki liste mevcut durumu net bir şekilde izah ediyor, bu liste sayfalara sığmayacak şekilde daha da uzatılabilir. İşin özeti; içiyorsak gerçekten bir sebebi var (!)…

* * *


Doğadaki her şeyin, piyasanın “kâr maksimizasyonuna” kurban edilerek metâlaştırıldığı ve insanların bu kısır döngüde insan odaklı üretim sürecinden koparılarak vasıfsız bir tüketici konumuna sürüklendiği neoliberalizmin egemen olduğu bu tarihsel momentin, bir çıkmaza doğru sürüklendiğini gözlerimizle görmekteyiz. Finans-Kapital’in kalbi olan Wall Street’de artarak devam eden eylemlerin, Avrupa’ya yayılarak farklı bir nitelik kazanması sistemin meşruiyetini derinden sarmış durumda.Bu eylemlerin ilerleyen süreçte ne şekilde cereyan edeceği ve sınıfsal bir zemin üzerine oturup güçlü bir politik söylemin doğrultusunda yürüyüp, yürüyemeyeceğini zaman gösterecek.Fakat, sömürü mekanizmasının başına çöreklenmiş olan, çokuluslu şirketlerin ve mali sermayenin, kapitalizmin yapısal normlarından kaynaklı olan iç çelişkilerinin yaratmış olduğu sürekli krizlerin bedelini, emeğiyle geçinen kesimlere ödetme sevdasına karşı, ABD ve Avrupa halkları ayaklanarak, bu işin artık bundan sonra bu kadar kolay olmayacağını kanıtladı.Yeni zamların, kapımızda olduğu ülkemizde de, son dönemin en güncel konularından biri haline gelen “kıdem tazminatının kaldırılması” başta olmak üzere, emek cephesini ilgilendiren bir çok konu karşımızda duruyor. Sözün özü: “Türkiye için ayaklanma vakti…”

Dipnot:
(1) Bir maniniz yoksa, Komünizm gelecek - Mustafa Sönmez (Cumhuriyet) 17.10.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder