Bu Blogda Ara

28 Ocak 2012 Cumartesi

YEŞİL SAHALARIN ASİ ÇOCUKLARI

Futbolun sadece futbol olmadığı ondan çok daha öte bir şey olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Tüm dünya da evrensel bir nitelik taşıyarak sınıf, zümre fark etmeksizin herkes için aynı heyecanı yaşatan, aynı slogan altında buluşturan ve yeri geldiğinde hüznü, öfkeyi de birlikte tattıran ender şeylerden biridir futbol. Tabi üst gelir grubuna dahil olanların ellerinde purolarıyla localar da, VİP-Protokol tribünlerinde, orta gelir grubuna dahil olanların maraton tribünlerin de, alt gelir grubundakilerin çoğunlukla kale arkalarında veya kahvehane vb.. gibi yerlerde bu heyecana yine sınıfsal bir konumlanışa göre dahil olduklarını belirtmekte fayda var. Sonuç olarak başta da belirttiğim gibi meşin yuvarlak tüm dünya da sınıflarüstü bir konum da yer edinerek herkesin ilgiyle takip ettiği bir spor dalı olarak hayatımızdaki gerçekliğini ve önemini korumaya devam ediyor.


70’lerin ortasından başlayarak günümüze kadar varlığını sürdürmekte olan, her şeyin daha fazla piyasa egemenliği altında metalaştırılarak pazarlandığı, Kapitalist sistemin yeni sermaye biriktirme tarzı olan Neo-Liberalist anlayışın, Dünya da en çok takip ve talep edilen bir spor dalı olan futboldan uzak durmasını bekleyemezdik. Forma satışları, kombine gelirleri, lisanslı ürün satışları, reklam gelirleri, astronomik rakamlara tekabül eden transfer sözleşmeleri vb.. gibi şeylerle Futbol, daha doğrusu yoğun bir ‘meta arzı’ güdümünde taleple birleşen, endüstriyelleşen futbol, büyük bir sektörel büyüme göstererek kendisine evrensel çapta pazar alanı yaratmıştır. Bütün bunlar, insanların ‘sosyal’ ve ‘fiziki’ gelişiminde büyük bir pay sahibi olan sporun her dalında baş gösteren olaylar olsa da genel olarak en çok talep ve ilgi gören ‘futbol’ üzerinde yoğunlaşmıştır.


Futbolun endüstriyel bir konuma sürüklenerek piyasalaştırılması, ticarileştirilmesinin dışında siyasi kimliklerini saklamayarak devrimci kişiliklerini her fırsatta dile getiren ve profesyonel branşta yer almalarına rağmen amatör ruhlarını kaybetmeden yeşil sahalar da mücadele vermiş ve hala aktif spor hayatına devam eden Breitner, Lucarelli, Maradona, Zanetti, Fowler son olarak Brezilya Sosyalist Partisi'nden aday olan Romario ve ülkemizden de spor emekçilerinin örgütlenebilmesi ve haklarını araması doğrultusunda kurmuş olduğu Spor-Sen sendikasıyla son zamanlarda isminden söz ettiren eski Galatasaraylı Metin Kurt, Deniz’lerin asılmaması için imza toplayıp kamuoyu oluşturmaya çalışan Türkiye futbolunun gelmiş geçmiş en büyük golcülerinden olan ‘Taçsız Kral’ Metin Oktay, Bursaspor kadrosunda yer alan Ivan Ergic gibi futbolcular da damgalarını vurdukları yeşil sahaların dışında benimsedikleri dünya görüşleriyle iz bırakan isimler olarak hafızalarımızda yer edinmişlerdir. Bu futbolculardan özellikle Breitner, Lucarelli ve Maradona’ya ayrı bir parantez açmakta fayda var.


Afrolu Maocu...


Afro stili saç şekliyle, Mao portresi önündeki pozuyla 70’li ve 80’li yıllara damgasını vurmuş olan Alman futbolcu Paul Breitner, Almanya Ulusal Takımı, Real Madrid ve Bayern Münih formaları altında kazandığı başarılarla isminden sıkça söz ettirse de yeşil sahaların dışında da benimsediği ‘sosyalist’ dünya görüşüyle dikkatleri üzerine çeken bir isim olarak Dünya futbol tarihinde kalıcı bir yer edinmiştir. Kadroya alınmasına karşın 1978 yılında Arjantin’de düzenlenen Dünya Kupası’na katılmayı faşist yönetime dayandırarak ''yüzlerce insanın öldürüldüğü/işkence gördüğü bir stadyumda futbol oynayamam ben'' diyerek reddeden Breitner hakkında Kızıl Ordu Hareketi’ne (RAF) üye olduğu söylentisi çıkarılsa da bu konuda elimizde net bir bilgi yoktur.


Bir gol kralından da fazlası...


Livorno taraftarının gönlünde taht kurmuş bir isim olan İtalyan futbolcu Cristiano Lucarelli attığı gollerle klâsını ve kalitesini ispat etmiş ve o da Breitner gibi siyasi kimliğini gizlemeyerek kendisini “ben doğuştan komünistim” diyerek tanımlamıştır. Livorno’lu bir liman işçisinin oğlu olan Lucarelli’nin en büyük hayallerinden biri olan Livorno formasını giyebilmek ise ona 28 yaşında nasip olmuştur. Gol kralı olduğu sezonun ardından aldığı yüklü transfer teklifine rağmen “Bazı futbolcular yarım milyona bir Ferrari ya da güzel bir tekne alırlar. Ben o paraya sadece bir Livorno forması satın almak isterim. Tüm beklentim ve isteğim bu!” diyerek Livorno formasına olan aşkını en güzel şekilde ifade eden Lucarelli ile ilgili bir diğer ilginç anekdot da ; 21 yaş altı İtalya Ulusal Takımı’yla çıktığı bir maçta attığı gol sonrası formasının altına giydiği Che baskılı tşörtü gösterdiği için uyarı alıp uzun bir süre Ulusal Takıma çağrılmamasıdır. Otonom Tugaylar taraftar grubunun kuruluş yılı olan 1999 yılına atfen giydiği ‘99’ no’lu sırt numarasıyla gollerini atmaya devam eden Lucarelli, ismi şu an Fiorentina ile anılsa da her zaman Livorno taraftarının gönlünde en kıdemli yerde kalmaya devam edecektir…

Ezilen Halkların ‘10’ Numarası…


Taraflı tarafsız herkesin gönlünde taht kuran bir isim olan ve birçok otorite tarafından dünyanın gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu olarak gösterilen Diego Armando Maradona, çalkantılı geçen inişli çıkışlı hayatının dışında özellikle son dönemlerde sergilediği politik tavırlarıyla bizler için ayrı bir anlam taşıyan bir isim olarak dikkatleri çekmektedir. Fidel Castro ve H.Chavez’le olan yakın dostluğu, Amerikan karşıtı söylemleriyle ön plana geçen Maradona, Che Guevara’dan sonra Arjantin’in yetiştirmiş olduğu en büyük değerlerden biri olarak tarih sahnesindeki yerini şimdiden almıştır.

İBRAHİM UTKU NAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder